son 30 günde en çok ne okundu?

18 Temmuz 2024 Perşembe

Türkiye'ye göre çokça kalifiye birey olduğum gerçeği




blog sitemde 7 yıldır sizlere mümkün oldukça çeşitli konulardaki düşüncelerimi aktardım ve geçtiğimiz ay itibariyle blog sitemde girmiş olduğum 8. yılda da buna devam ediyorum. bu yazımda daha çok kendimi aktarmak istedim. başlıkta belirttiğim üzere Türkiye'ye göre oldukça kalifiye bireyim, çünkü Türkiye genel anlamıyla ortadoğu ülkesi. ne yapsak ne etsek de durum bu, ülkenin hangi kesiminde bulunuyorsanız bulunu her insan biraz biraz ortadoğu barındırıyor içinde. yanlış anlaşılmasın, ben kesinlikle diyemem ki Türkiye'deki en kalifiye bireyim, asla. beni tanıyın, düşüncelerimi kavrayın, ondan sonra buna siz karar verin. ben sadece Türkiye'ye göre genel itibariyle kalifiye olduğumu söylüyorum. bu asla kendimi övmek için söylediğim bir şey değil. bu yazı içerisinde kendi yazılarımdan örnekler vererek durumu açıklayacağım yer yer. bu şimdi bahsettiğim konuyu da en iyi anlatan yazım, kendini bilmenin dışa vurumu ego mudur? isimli yazımdır. bu yazımı okuduysanız yahut okuyacak olursanız, buradan sonraki yazının devamını da daha iyi anlayabileceksiniz diye umut ediyorum. zira öncelikle önemli olan iletişim, iletişim olmaz ise, benim ve beni okuyan okuyucu arasında bir sağlıklı iletişim sağlanmaz ise o halde bu yazıyı okuyana anlatmak istediğim durum geçmemiş olur. ben egoist de olurum, megaloman da olurum daha başka niteliklere de sahip olurum sizin gözünüzde, yani beni yanlış anlayan ve anlayanların gözünde öyle olurum. ki yeri geldiğinde kendime dair megaloman olduğuma dair bir eleştiri de aldım. bunu asla kabul etmiyorum, ama olabilir belki kendimi yanlış yansıtmışımdır. o sebeple karşıdaki insanı elbette gereksiz ve yersiz eleştiremem. zira dediğim gibi ben kalifiye bireyim bu ülkeye göre. elbette ki anlaşılmayacağım elbetet ki eleştirileceğim, önemli olan benim sahip olduğum, yönlendirdiğm tavrımın sakin olması olayı. beni buraya kadar anladınız diye varsayıyorum, şimdi de şuna değineceğim. herhangi birinin bana şöyle bir soru yönlendirebileceğini varsayıyorum.

herhangi birine dair herhangi bir soru: madem Türkiye'ye göre çok kalifiye olduğunu düşünüyorsun o halde neden halen Türkiye'de yaşamaktasın?

evet, güzel bir soru. beklenen bir soru olurdu. tamam, ben Türkiye'ye göre çokça kalifiye olduğumu düşünüyorum evet, ama bu demek değildir ki benim başka bir ülkede yaşamak arzum var yahut ülkemi sevmemeye dair bir arzum yok ki. yine bir yazımdan örnek vereceğim, o yazımda küçük iskender'in bir şiirine dair yorumlama yapmıştım, çok da severim. blog sitemde de son 1 yılda en çok okunan yazıdır aynı zamanda. yazımı zamanında sizlere, küçük iskender'in balkon değiştrmekten kastı neydi? başlığı altında sunmuştum. burada küçük iskender bana göre balkon değiştirmekle ülke değiştirmeyi kastediyor, keza şiirinde de bunu "kültür mozaiği sğmıyor, hümanizm sığmıyor, özgürlük sığmıyor!" şeklinde bahsediyordu Türkiye'den. evet, katılıyorum durum halen böyle. halen bu ve birçok şey bu balkona, bu ülkeye sığmıyor. ama benim balkon değiştirmek kastım maksimum şehir olarak var, o da neresi, benim için Eskişehr. ben Eskişehir'i çokça seven ve hayatımın büyük kısmını orada yaşamak arzusunda olan biriyim. benim için Eskişehir balkonu yetiyor, Eskişehir balkonu demişken de, oradaki balkonlar da gerçekten küçük, Fransız balkonu. hava alabiliyorsunuz sadece, ancak hoş yani, yeterli. mühim olan da bir hava almak bence daraldığında. şiire yeniden geleyim, iskender diyor ki "yaşadığın yeri arzuladığın yere benzetmeye çalışma!" hah. benim de öyle bir derdim yok zaten. tamam kalifiye olabilirim, ki kalifiye olma durumum genel olarak ne Eskişehir ile ne de başka ülkemizdeki gelişmiş şehirle kıyaslanabilir düzeyde bana göre. ancak benim kendimi tamamen özgür hissetmek gibi bir arzum yok. çünkü ben gerçek bir, tam olarak özgür yaşanabilir durumuna inanmıyorum, böyle bir şeyin gerçek olabileceği düşüncesini de pek gerçekçi bulmuyorum. özetle cevaplamam gerekirse, evet kalifiyeyim, ama yaşadığım yeri değiştirmek arzum yok. bu konuyu da daha iyi anlamak için, bu şiiri yorumladığım yukarıda bağlantısını bıraktığım yazıyı okuyabilirsiniz.


bu konuyu okuyan okur muhtemelen benim diğer yazılarımdan nasiplenmemiş ise, soracaktır. hangi davranışımla yahut neden dolayı kalifiye olduğumu söylediğimi merak ediyor olabilir. kalifiyeyim çünkü, bu ülkedeki toplumun genel anlayışına göre olaylara daha muasır bakabiliyorum. lgbti+ bireylere onları anlayarak bakabiliyorum, insanların yönelimine göre karşıdaki insanın da arzusu dahilinde beraber cinsel anlamda bir şeyler yaşayabilecekleri düşüncelerini onaylıyorum. elbette ki insanlar mutlu olacakları kişi ve kişilerle beraber olmalılar. evet kişilerle. bir insanın hayatı boyunca bir insana bağlı kalarak yaşamak arzusunu da doğru bulmuyorum. bunu da yine, cinsel ilişki devrimi başlığı altında anlattım. insanlar evleniyorlar ve hayatları boyunca tek bir kişiye bağlı yaşamaya çalışıyorlar, buna zorunda gibi hissediyorlar kendilerini, bazılar ise kendini kandırıyor, belki de büyük bir çoğunluk kendisini kandırıyor bilemiyorum. bir erkek kendisini tatmin eden birden fazla insanla olabilir, bir kadın da aynı şekilde kendisini tatmin eden birdan fazla insanla aynı zamanlarda yahut farklı zamanlarda birlikte olabilir. bunlar artık aşılması gereken, olağan, norma uygun durumlardır. bizler toplum olarak çok meraklı, ama özellikle de bomboş şeylere merakı olan insanlarız ne yazık ki. ünlü insanların kaset olaylarında da bu merakımızı o kadar saçma şekilde gözler önüne seriyoruz ki. daha geçtiğimiz gün olan olay mesela. isim yahut isimler kullanmayacağım. olay velev ki oldu velev ki olmadı. yetişkin bir insanın başka bir yetişkin olan insan ile gayet iradeleri dahilinde birlikte olmalarından kime ne, size ne? neden böylece ortaya atılan bir videoyu izleme gereği hissediyorsunuz? biz toplum olarak hani cinselliğe çok kapalı, bunu ayıp olarak görür, özellikle de kalabalık ortamlarda böyle şeyler konuşmazdık hani. yok hiç de öyle değil, gayet de toplum olarak insanların cinsel hayatını dehşet biçimde merak ediyoruz. hele ki toplum önünde adı sanı duyulan bir insan biriyle cinsel ilişkiey girince. velev ki hemcinsiyle velev ki karşı cinsle girdi. hemen sanki çok anormal durummuşçasına, aaa nasıl sevişir, nasıl ilişkiye girer. yok midem bulandı cart curt. güzel insan, sayın mükemmel okumuş görmüş bilmem ne yaşamış insan, sana kim izle dedi bunu? zaten neden izledin yani? başka iki insanın kendilerinden izinsiz olarak yayılanmış bir içeriği. ha şimdi olayın doğrusunu bilemem belki montaj belki değil ben sadece olaayın gerçek boyutta olması halindeki yapılması gerekeni söylüyorum. neden ya, neden böyle bir şeyi izliyorsunuz zaten, bu ne kadar etik? işte ben mesela böyle bir içeriği izlemiyorum, çünkü Türkiye'ye göre kalifiye bireyim. benim genel olarak böyle bir durum yaşanmışsa da bunu eleştirmeye hakkım yok çünkü beni ilgilendirmeyen durum, beni ilgilendirmeyen konularda da boş boş yorumlar yapamam, çünkü yine üzerine basa basa söylemek istiyorum, gerek düşünce anlayışım, gerek yaşamı, hayatı anlamlandırma halimle bu ülkeye göre oldukçe fana halde kalifiyeyim.


insanların özel hayatına müdahale etme hakkını kendimde bulundurmayacak kadar muasırım. çünkü yok yani arkadaşlar yok, yani herhangi ik insanın ya da birdan fazla insanın bir araya gelerek birbirinden mutlu olma halleri beni asla ilgilendirmez, kimseyi de ilgilendirmez. merak duygunuzu sizi daha çok muasırlaştırabilecek, daha çok birey haline getirecek alanlarda geliştirseniz emin olun ki çok büyük çoğunluğunuz o zaman bu gibi durumlara yorum yapma gereği dahi duymayacak. ancak bu ve bu gibi olaylar öyle bomboş şekilde medyatik oluyor ki, benim de burada doğru ve yanlışı siz insanlara açıklama ihtiyacım doğuyor. çünkü düşünüyorum, sürekli düşünmek halindeyim ve bilgimi eğer yansıtamazsam sunamazsam, beynimin içinde büyük bir birikinti haline geliyor, artık beni çokça yoruyor. hayattan soğutuyor, yaşamaktan soğutuyor. ben yeterince zaten birçok şeyden soğumuş bireyim. hemen hemen birçok şeyden soğudum, soğumaya da devam ediyorum. keşke ülke insanım her konuda söz hakkı sahibi olmadığı gerçeğini anlayabilse, o zaman kimse kimsenin hayatına da yersizce müdahale etmezdi. kadınlar istediği zaman diliminde istediği gibi çıkar, acaba tacize uğraacak mıyım gibi düşünlcere girişmezdi. ama bunu maalesef ki kadınlar da yapıyor, bu son bahsettiğim medyatik olayda cinsiyet ayırt etmeksizin her insan yerli yersiz hiç alakasız şekilde eleştiriler yağdırmışlar. asıl bunu kadınların yapmasını istemezdim yani. ama maalesef ki yapıldı, yapılmaya de devam ediliyor. insanlar nerede nasıl davranacağını bilmediği için biz ülke olarak gelişimimizi daha iyi şekilde sağlayamıyoruz.

böyle bir ülkede bu düşünce yapısıyla kalifiye olmam sizce de normal değil mi, aşikar değil mi, durum ve olay bu değil mi? apaçık ortada olan bir gerçeği yazıyor olmam ego değil, yalnızca kendimi biliyor olduğum gerçeğidir.

saygı ve sevgiyle.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder