son 30 günde en çok ne okundu?

3 Kasım 2022 Perşembe

aydın olmanın yaşanılan coğrafyaya göre beliren ruhtaki zararları

 




aydın olmak muazzam bir şey mi bilemiyorum, bunun üzerine ayrıca düşünülmesi gerek diye düşünüyorum. ancak aydın olmak yaşanılan coğrafyaya göre zorluklar içeriyor.

1. sıfat Işık alan, ışıklı, aydınlık:
      Aydın bir oda.

2. sıfat Kültürlü, okumuş, görgülü, ileri düşünceli (kimse), münevver, entelektüel:
      "Akşam gazetesi, yurt aydınlarıyla konuşarak bizde niçin yazar yetişmediğinin sebeplerini araştırdı." - Orhan Veli Kanık

3. sıfat Kolayca anlaşılacak kadar açık, vazıh (söz veya yazı).

peki yaşadığımız ülkeyi göz önüne aldığımızda, ülkemizi sözlüğündeki ikinci anlamı karşılacak insan sayısı sizce ne kadar? 

şimdi varsayım üzerine, bulunduğunuz coğrafyadaki toplulukları, çoğunluktan azınlığa doğru sıraladığımızı düşünelim. öncelikle ilk sırada toplum geliyor, evet, düz toplum. her zaman, her fırsatta dile getirdiğim, kendini tanımayıp, yalnızca toplumun parçasını oluşturup birey olmayan kişiler. bu kısma yüzde 60 diyelim. 

kilit nokta, ikinci sırada ise toplumun ne yazık ki örnek olarak gördüğü, belli bir bilgi birikim seviyesinde olup, ancak bilgi birikimini yalnızca kendi doğruları üzerinden değerlendiren, söz konusu başka bireylerin arzu ve mutlulukları olunca, bu hususta herhangi bir desteği bulunmayan, hatta yönetim sınıfında olduklarında çok daha büyük ilerlemelerin önüne geçebilecek bir, yaklaşık yüzde 30'u oluşturan bir kitle. bu kitlenin yaptığı tam olarak kendi doğrularını insanlara aşılayabilmek, bunu özellikle vurgulamak isterim, "kendi doğruları". gerçek manada doğru olup olmadığının hiçbir önemi yok. tabii bununla da bitmiyor, bu kesin her konuyu kendi istediği şekilde, kendi anlamak istediği şekilde anlayıp, yorumlama yapıyor. maalesef ki bu kitle her ne kadar bazı konularda bir şekilde insanları iyi manada yönlendirebilse de, bu kitlede de genelekten beslenme durumu mevcut olduğundan, yine yaşanılan coğrafyanın güncel hale gelmesinde pek de fayda sağlamayacak bir kesim olmaktadır. 

şimdi de sırada son olarak, konunun temeli olan ve bulunulan coğrafyada yüzde 10'u oluşturan aydın kesime gelelim. aydın insanların, aydın bireylerin farklılıkları nedir, okurlar, öğrenirler, okuyup öğrendiklerini yaşamlarına uygularlar, güzel bir insan olabilme çabası içerisine girerler. yani özetle, en özeti ülkemiz sözlüğünde yukarıda yazılmakta olduğu şekliyle kabul edilebilir.

peki örnek vermek gerekirse, siz bir aydın olsanız, toplumun yüzde 60'lık bir kesmi, maalesef ki bilgiyi, kendi doğruları için kullanmakta olan yüzde 30'luk kesme tabi olan bir coğrafyada yaşamayı tercih eder misiniz? bunu daha da açmak istiyorum, aydın olmak, doğru bildiğini açık açık yapabilme yürekliliğidir. doğruyu söyleyebilme yetisi, özgüveni içinde barındırır. coğrafyanın yüzde 90'ı bu durum içerisindeki döngüde aynı şekilde yüzyıllar boyu yaşama devam ettiği ve kendini güncelleyemediği sürece, bu yüzde 10'luk kesim nasıl mutlu olabilir? nasıl tatmin olabilir? nasıl huzursuz olmaksızın yaşayabilir? 

böyle bir coğrafya içerisinde değil aydın olmak, birey olmak dahi o kadar zorlaşıyor ki; kendini tanımak, olmak istediğin gibi yaşamak, görünmek istediğin gibi giyinmek vesaire vesaire. böyle bir toplum içerisinde birey olmak dahi zor durumdayken, aydın olmak nasıl zor olmasın, yaşanılan coğrafyadaki aydınların beyin göçü yapmasının da temel nedeni aslında aydınca yaşayamamak değil midir? neden bu ruh hastalığı içinde yaşama çabası içinde bulunsunlar ki?

sizler diyelim ki a ülkesindesiniz, bir aydın olmayı da geçtim bireysiniz. kendinizi hemen hemen her anlamda tanıyor, biliyor, yaptığınız eylemleri anlamlandırabiliyorsunuz. elinizde fırsat var ise neden daha iyi imkanlara sahip olan b ülkesine gitmek istemezsiniz ki değil mi? bir birey olarak dahi bunun bilincinde olup, b ülkesine beyin göçü yapmak istersiniz muhtemelen. birey bu durumdayken a ülkesindeki aydın ve kendini tanıyan, bilen, mutlu olmayı amaçlayan, güzelliği amaçlayan azınlık kitlesinin b ülkesine beyin göçü yapmaması içten bile değildir.

peki ya beyin göçü yapmayıp, a ülkesinde kaldığında durum ne olur?

elbette ki yalnızlaşıyor, ülkede bireyler dahi yalnız durumdayken, entelektüel olan aydın insanlar nasıl yalnızlaşmasın? bir kere düşünce sistemi olarak hep dar pencereden bakan insanlarla aynı ülkeyi paylaşmaktan muzdaripler yani. psikolojik anlamda kendilerini sürekli yalnızlıklarından dolayı, toplumun diğer üyelerine kıyasla problemli bile hissedebiliyorlar. yani bu her bireyde ya da aydın kitlede olacak diye bir şey yok. ama gerçekten coğrafya olarak oldukça kendine kıyasla kötü bir yerde ise, işte o zaman kendisini toplum kıyasına göre, hastalıklı olarak değerlendirebilir diye düşünüyorum. eminim ki psikiyatristler ve psikologların hastaları arasında ülkemizin aydınlık yüzleri çokça mevcuttur. bu insanlar neden böyle yerlerde bulunuyor derseniz, bana kalırsa bunun en iyi cevabı da, kendilerini yalnız hissetmeyecekleri yerde olmaları diyebilirim. zira psikiyatristler ve psikologlar bir şekilde bizim toplum dışı eylemlerimizi, çok emin olmadan da istisnalar haricinde doğal karşılıyorlar bu da pek tabii güven hissi sağlıyor.

konuya devam ediyorum, a ülkesindeki aydın insan, aynı coğrafyada hayatını devam ettirmeye çalıştıkça ruhu daralacak, yaşamak eylemi zor gelecek, zira hayattan keyif alamıyor durumda olacak, hayattan mutluluk ihtiyacını karşılayamıyor olacak. bu insanı intihar eylemine kadar dahi sürekleyebilecek bir durum. bu yüzden aydın insanların farklı ülkeye, coğrafyaya gitmelerini çok doğru buluyorum. zira diğer türlü bunun sonu intihar, bunun sonu boşa kürek çekme.

aydın olmak zordur, hem de a ülkesinde yaşamaktaysanız. daha güzel coğrafyalarda, daha entelektüel bireylerle yaşayabilmek dileğiyle. 

1 yorum:

  1. Başka bir coğrafyaya gitmek sadece o aydını kurtarır. Sorunun kendisi kalmaya devam eder. Bu sorunu çözmeye çalışmak da hiç kolay bir iş değil. Sonucunda sorunu yine çözemeyebiliriz. Bu cidden önemli bir tartışma konusu olabilir.

    YanıtlaSil