son 30 günde en çok ne okundu?

30 Temmuz 2024 Salı

cristiano ronaldo ve futbol tutkusu

 

şu fotoğrafın altında acı var, hüzün var, gözyaşı var, ama nihayetinde bu fotoğrafta aynı zamanda bir hırs var, kendinden eminlik var, başarı var, galibiyet var, kupa var ve en önemlisi de cristiano ronaldo var.

bu yazıyı yazmaya henüz karar verdim, normalde blog sitemdeki içeriklerin yanlış hatırlamıyorsam hiçbirinde futbola dair hiçbir şey yok. çokça futbol aşığı olduğumu söyleyemem, sadece bir insandan bahsetmek istiyorum biraz da olsa, yukarıda fotoğrafta görünen şahıstan, cristiano ronaldo'dan. ben asla futbol aşığı değilim ama o tam bir futbol aşığı. yaptığı işe ruhunu, kendisini katan, katmaya devam eden biri, belki de futbol tarihinin en en iyilerinden. 

şimdi ronaldocular vardır, messiciler vardır. o yahut bu, ikisi de iyi, ikisi de çok iyi. fakat ben yalnızca cristiano ronaldo'nun her maça çıktığı andaki hırsından bahsetmek istiyorum. özellikle de bu yazımda belirtmek istediğim maalesef ki zamanında izlememiş olduğum euro 2016 finalindeki durumu.

belki o maçı benim gibi izlemeyenler vardır, cristiano ronaldo portekiz ile, euro 2016'da final maçına çıkıyor. rakip de fransa. oyuncular çok güçlü, fransa her zamanki gibi yani. ama portekizde de çok çok iyi oyuncular ve tabii cristiano var.

maçın şuan dakikalarını hatırlamıyorum ama muhtemelen ilk dakikaları olabilir yani ilk dakikalarından kastım ilk 20 dakika içerisinde muhtemelen cristiano ne yazık ki bir pozisyonda sakatlık geçiriyor, işte biraz tedavi falan görüyor, neyse sonra devam ediyor oyuna. sonra yarasının durumu gittikçe kötü oluyor ki muhtemelen dakika 22 civarı teknik direktör fernando santos'a işaret veriyor. teknik direktör de onun işaretinden hemen sonra queresma'ya hazırlanmasını söylüyor. cristiano kendisini yere bırakıyor, sedye ile gözyaşları içerisinde maçtan ayırlıyor.

düşünün yani böylesi önemli bir turnuva, son maça kadar geliyorsunuz, gözler de sizin üzerinizdeyken böyle bir sakatlık geçiriyorsunuz. cristiano her ne kadar hırslı da olsa, maçı riske atmamak için, takımı ve kupayı riske atmamak için oyundan çıkmak istiyor.

oyundan çıkıyor ancak saha dışında teknik direktörle maçı öyle heyecanla izliyor ki, youtube'da videosu mevcut dileyenler izleyebilirler. yani sürekli olarak her pozisyonda dehşet şekilde heyecanlı. maç 0-0 şekilde bitiyor, uzatmalarda neyse ki portekiz'den bir gol geliyor ve takım öne geçiyor. cristiano o andan sonra daha bir maça dikkat ediyor, adeta teknik direktör kendisiymişçesine oyuna girecek olan kişiyle ayrı görüşüyor vs. yani bir teknik direktör gibi halen maçta, sakatlığına rağmen o maçı bırakmıyor.

şuan kendisi 39 yaşında, halen her önemli maçta bu şekilde hırslı, elbette ki eskisi gibi değil, neticede klasiktir, zamana kimse meydan okuyamıyor. o buna rağmen, yaşına rağmen mücadelesine devam ediyor, elbette bilmiyorum ancak düşünüyorum ki 2026 dünya kupsında da oynamak için can atıyordur cristiano. ki ben kariyerini bitirmeden önce bir de dünya kupasını kaldırmasını görmeyi gerçekten çokça istiyorum. böyle güzel, böyle yaptığı işe saygısı olan birinin, başarılarla doldurulmuş bir kariyere bir de dünya kupası eklenmesi o kadar mükemmel olur ki.

cristiano'nun bu hırsı, yaşına rağmen halen maçın bir şekilde içinde olması bana göre gerçekten bir ders konusu dahi yapılacak türden. yani burada aslında her insana bir şekilde bir ders veriyor, yapılan iş ne olursa olsun, onu hırsla, ondan keyif alarak yapmak, o işte kendini ister istemez çok güzel bir konuma getiriyor. evet, her ne iş yapıyorsanız yapın, bir şekilde bir hırs, bir keyif alma durumu olmalı. yani eğer maksadınız sadece para kazanmak ise, işten keyif aldığınızı düşünmüyorum, yahut o yaptığınız işte en iyisi olmak için çabaladığınızı düşünmüyorum. şu da var, en iyi olmak zorunda da değilsiniz, siz çok iyi olmaya gayret edin yeterli. zaten bir şekilde en iyi yahut en iyilerden olursunuz o zaman. 

şubat ayında 40 yaşına girecek olan cristiano'ya ve bu yazımı okuyan değerli okuyuculara saygılarımla.



28 Temmuz 2024 Pazar

küçük iskender'e göre tüketmek fiili


yazmaktan çokça, oldukça, manyakça keyif aldığım bir yazı başlığı daha sunacağım sizlere. şiirlere dair yorumlama yazıları yazarken, geriye dönüp onu okurken çokça keyif alıyorum. umuyorum ki sizler de aynı keyfi alırsınız, şimdi sizlere küçük iskender'in "hasta hayat depoları" isimli sel yayıncılğa ait kitabındaki 67 nolu şiiri sunuyor, buna dair sizlere kendimce yorumlamaya başlıyorum.

"67.
İçinde insan barındırmayan herşey beni besliyor. Daha çok
nesnelerden, nesneye hükmeden aşk ve hiddet koşullarından
yanayım. Aşk ve hiddeti insana ait saymıyorum; aşk ve hiddet,
doğanın harekete geçiş mekanizmasıdır. İçinde canlı barındıran
herşey tüketici! Yapıcı taraflar da dahil bu tüketişe! Diyalektik
idolüne göndermelerle eğlenmiyorum. Doğruyu söylüyorum:
DÜNYAYI KONTROLÜ ALTINDA TUTAN TEK FİİL,
TÜKETMEKTİR!"

şimdi daha henüz şiirin başlangıç cümlesi ile zaten mükemmel bir giriş yaparak, şiirden anlamamız gerekeni bize sunuyor sayın iskender. içinde insan barındırmayan her şeyi kendisinin beslediğin belirterek, benim anlamlandırdığım şu ki, insanlardan uzaklaştıkça daha çok kendini bulabildiğini ve daha çok kendini geliştirebildiğini anlatmaya çalılştığını düşünüyorum. beslenmek nedir çünkü ilk olarak ona bakmamız gerek. hadi gelin ciddi ciddi beslenme sözcüğünün sözlükteki manasına bakalım.

"Vücut için gerekli besin maddelerini alma; tagaddi."

oradaki tagaddi kısmına takıldıysanız hemen söyleyeyim, çünkü ben de takıldım. arapçada beslenme anlamına geliyormuş, o sebeple eklenmiş anlam kısmına.

vücut için gerekli besin maddeleri, evet ama şairin buradaki beslenmekten kastı bence daha çok ruhun beslenmesi ve biraz da gelişmek manasında bir beslenme. insan barındırmayan şeylerin kendisini, ruhunu beslediğini belirtmek istiyor olabilir yani bu nedenle. sonrasında da zaten aslında bu anlama geliyor. "daha çok nesnelerden, nesneye hükmeden aşk ve hiddet koşullarından yanayım." yani, insanlardansa, bu gibi şeylerle zaman geçirmeyi daha uygun buluyor, bu şekilde gelişimini sağladığını belirtiyor, aşkla. hiddetle. gelin bir de hiddetin kelime manasına bakalım. her anlama dikkat etmeye çalışıyorum çünkü mümkn oldukça şiiri keyifli ve güzel bir doğrultuda yorumlamak istiyorum.

şimdi hiddet, direkt olarak öfke anlamına geliyor sözlüğe göre, o nedenle ben de öfke kelimesinin anlamına baktım ve şunu buldum.

"Engelleme, incinme veya gözdağı karşısında gösterilen saldırganlık tepkisi; kakınç, kızgınlık, celal, hırs, hışım, hiddet, gazap."


yani küçük iskender burada aşk ve hiddet gibi iki önemli olguyla daha çok olgunlaşabildiğini ve gelişebildiğini aktarmaya çalışıyor diye yorumladım ben. şiirin devamında da mesela bu iki durumu insana ait saymadığını belirtiyor. "aşk ve hiddet, doğanın harekete geçiş mekanizmasıdır." diyor sayın iskender. yani aslında bu iki olguyu insana değil de bizzat doğaya bağlıyor. buradan da aslında şunu çıkarabiliriz. küçük iskender, insanla kalmaktansa, doğa ile doğanın çeşitli unsurlarıyla kalmayı terch ettiğini belirtiyor. şiirlerinin de genel olarak kaynağını bu şekilde oluşturduğunu düşünüyorum. bu yorumu şiir dışında yapıyorum, bunu söylememin sebebi diğer şiirlerini de çokça okuyor ve okumaya devam ediyor oluşum.

sonrasında, şiirin diğer yarısında bambaşka bir kısma geçiyoruz, hemen o kısmı yeniden ekliyorum.

"İçinde canlı barındıran
herşey tüketici! Yapıcı taraflar da dahil bu tüketişe! Diyalektik
idolüne göndermelerle eğlenmiyorum. Doğruyu söylüyorum:
DÜNYAYI KONTROLÜ ALTINDA TUTAN TEK FİİL,
TÜKETMEKTİR!"

bu kısımdan çıkardığım yorumu cümle cümle değil de direkt olarak yapmak istiyorum. küçük iskender burada bana kalırsa biraz da şiirin ilk kısmındaki sözlerinin nedenini açıklıyor. insan barındırmayan şeylerden beslendiğini söylüyordu, sebebi de bu işte. insanın daha doğrusu canlı olan her şeyin bir şekilde her şeyi tüketiyor olduğunu belirtmesi. burayı anlamlandırırsak gerçekten de durum böyle, hayatta mümkün oldukça daima bir tüketme halindeyiz. şuan mesela en basitinden ben bu yazıyı yazarak zevkimi tüketiyorum, bu yazıyı yazmak bana çokça keyif ve zevk veriyor. bu yazıdan sonra belki bir film izleyerek o filmi tüketmiş olacağım kendi içinde, yahut birkaç şiir okuyarak o şiirleri de tüketip bitireceğim. genel olarak yaşam hep bir şeyleri tüketmek halinde, daima bir şeyleri tüketiyoruz, durmadan, uyurken dahi. uyurken de yaşamımızın sürelerini tüketiyoruz. durmadan, durmak bilmeden bir tüketme hali.

fakat şiirin sonunda da işin doğrusunu belirtiyor. dünyayı kontrolü altında tutan tek fiilin tüketmek olduğunu belirtiyor. 

nedir bu tüketmek?

"Kullanarak, harcayarak yok etmek, bitirmek; yoğaltmak:"

sözlüğe göre tamamen bu anlama geliyor, bundan hariç iki anlamı da var ancak ben bu anlamından bahsedeceğim. yoğaltmak da bu arada yine tüketmek anlamına geliyor, bunu da belirtmiş olayım.

genel olarak savaşların sebebi de bu. tüketmek, ama savaşlar neyi tüketiyor, insanları. neden tüketiyor? daha fazla tüketebilmek için, ülkeler, kendi ülkeleri daha çok tüketebilsin diye, daha çok işgal ediyor, daha çok insan tüketiyor ve bu şekilde kendi vatandaşları daha çok tüketiyor. yani genel olarak her şeyin temelinde bir tüketmek sözcüğü mevcut. bu sebeple gerçekten de küçük iskender'in dediği gibi, dünyayı kontrol altına alıyor. aslında düşününce, bu yandan bakınca gerçekten çokça acımasızca bir olay. hani uyuyarak tüketmek değil, ya da bir şeyler yiyerek falan bundan bahsetmiyorum. acımasızca bir tüketmek halinden bahsediyorum burada.

cinsel arzuların uğruna birilerinin tüketilmesi. yahut ülkelerin daha fazla tüketebilmesi adına daha çok yerleşim yeri işgal ederek birçok insanı tüketmesi. en basitinden insanların yaşadıkları ülkelerin vergilerinden dolayı tüketilmesi. her şeyde var bu tüketmek anlayacağınız. küçük iskender'in şimdi şiirin en başında söylediği,  "İçinde insan barındırmayan herşey beni besliyor." cümlesi, daha bir anlam kazandı, en azından benim için.

saygılarımla, güzellikle kalın.


saçmalamalar serisi, her insan ölümcül hastalığa sahiptir.

 

canlı türü olarak, insanlar olarak, hepimiz ölümcül bir hastalıkla açıyoruz gözümüzü. bu hastalığın tedavisi de henüz bulunamadı.ölümden bahsediyorum evet. her insan öleceğini bilerek dünyaya bir bebek getiriyor. o bebek öleceğini bilmeksizin insanlaşıyor. insanlaştıkça daha çok anlıyor öleceğini. iki yetişkin insan öleceğini bilerek bir çocuk getiriyor dünyaya ve zamanında onlar da ölecekleri bilinerek dünyaya getirilmişlerdi. hepimiz bu hastalığa sahibiz. bu hastalığın tedavisi de henüz bulunamadı. yani hepimiz aslında hastalıklı insanlarız, tedavisi henüz var olmayan, ölümcül bir hastalık sahibi. ve beraberinde hastalıklı çocuklar dünyaya getirmeye de devam ediyoruz. tedavisi henüz bulunmadıkça, doğan her yeni bebek, ölümcül hastalığa sahip olduğunu öğrenerek insanlaşmaya devam edecek.

saçmalamanın özü, insan olmak, ölümcül bir hastalıktır, ölümüne yaşıyor ve devam ediyoruz yaşamaya. ölümüne.


saçmalamalar serisi, parça bir, tarih 28.07.2024, saat ise 17:48.

27 Temmuz 2024 Cumartesi

bu deneme tamamen yapay zeka ile hazırlanmıştır #1


merhaba sayın okur, bu kez de tamamen yapay zekayı kullanarak temmuz ayında sizlere bir yazı daha sunmak istedim. şimdi sizlere aşağıda sunduğum yazının başlığından itibaren tümü, google gemini ile hazırlandı, kendisine teşekkür ediyorum çokça. ayrıca yukarıdaki fotoğraf da, microsoft copilot tarafından hazırlandı. yani o dahil yapay zeka.

Dünya Dillerinin Renkli Paletinden: Farklı Sözcüklerin Büyülü Dünyası - Genişletilmiş Bir İnceleme

Dünya, binlerce farklı dilin bir araya geldiği, adeta devasa bir dil ormanı gibidir. Bu ormanda her dil, kendine özgü bir çiçek gibi açar ve dünyaya farklı kokular, farklı renkler sunar. Diller arasındaki en çarpıcı farklılıklar ise belki de sözcüklerde kendini gösterir. Bazı sözcükler o kadar özgün ve karmaşıktır ki, başka hiçbir dilde tam karşılığı bulunamaz. Bu sözcükler, kültürlerin, coğrafyaların ve insanların zihin dünyalarının aynası gibidir.

Doğayı İfade Eden Özel Sözcükler

Doğa, insan hayatının en temel unsurlarından biridir ve farklı kültürler doğayı farklı şekillerde algılar ve ifade eder. Örneğin:

  • İnuitler: Kutup bölgelerinde yaşayan İnuitler, karın farklı türlerini (yağan kar, buz, karla kaplı toprak vb.) ifade etmek için çok sayıda farklı kelimeye sahiptir. Bu, onların yaşamlarının karla iç içe geçmesini ve bu doğal olaylara karşı geliştirdikleri derin bir anlayışı gösterir.
  • Aborjinler: Avustralya'nın yerli halkı olan Aborjinler, çöl ortamında yaşamak zorunda kaldıklarından, çölün farklı özelliklerini (kumun türü, rüzgarın yönü, bitki örtüsü vb.) ifade etmek için zengin bir kelime hazinesine sahiptir.

Duyguları İfade Eden Özel Sözcükler

Duygular, insanın en temel deneyimlerinden biridir ve farklı kültürlerde farklı şekillerde ifade edilir. Örneğin:

  • Japonca: "Komorebi" kelimesi, ağaç yapraklarından süzülen güneş ışınlarının oluşturduğu desenleri ifade eder ve doğa ile insan arasındaki bağa işaret eder. "Wabi-sabi" ise mükemmel olmayanın güzelliğini, yaşlanmanın ve değişmenin doğal olduğunu ifade eder.
  • Portekizce: "Saudade," özlem ve hüzün karışımı bir duyguyu ifade ederken, "Farofa" kelimesi ise bir tür mısır unundan yapılan yemeğin yanı sıra, sıcak bir aile ortamı ve samimiyeti de ifade eder.
  • Tagalog: "Gigil" kelimesi, bir şeyi sıkmak isteyen tatlı bir dürtü anlamına gelirken, "Hiya" kelimesi, utanç ve mahcubiyet duygularını ifade eder.

Sosyal İlişkileri İfade Eden Özel Sözcükler

İnsanlar arasındaki ilişkiler, kültürlerin temel yapı taşlarından biridir. Farklı kültürlerde, sosyal ilişkileri ifade etmek için kullanılan sözcükler de farklılık gösterir. Örneğin:

  • İngilizce: "Cosy" kelimesi, sıcak, rahat ve samimi bir ortamı ifade ederken, "Hygge" (Danca kökenli) kelimesi, basit şeylerden keyif alma ve rahatlamayı ifade eder.
  • Arapça: "Karma" kelimesi, bir kişinin kaderi veya yaşamındaki olayların birbiriyle bağlantılı olduğu inancı ifade eder.

Soyut Kavramları İfade Eden Özel Sözcükler

Farklı kültürler, soyut kavramları farklı şekillerde algılar ve ifade eder. Örneğin:

  • Almanca: "Fernweh," hiç gitmediği bir yere duyulan özlem anlamına gelirken, "Schadenfreude," başkalarının başına gelen kötü şeylerden zevk alma duygusunu ifade eder.
  • Yunanca: "Kairos," doğru zaman veya fırsat anlamına gelirken, "Metanoia," zihinsel bir dönüşüm veya kişinin hayatına dair derin bir anlayış kazanması anlamına gelir.

Dilin Kültürel Kimlik Üzerindeki Etkisi

Dil, sadece bir iletişim aracı değil, aynı zamanda bir kültürün aynasıdır. Bir dildeki sözcükler, o kültürün değerlerini, inançlarını ve yaşam tarzını yansıtır. Örneğin, İnuitlerin karla ilgili zengin kelime hazinesi, onların yaşamlarının karla iç içe geçmesini ve bu doğal olaya karşı geliştirdikleri derin bir saygıyı gösterir.

Sonuç olarak, dünya dillerindeki farklılıklar, insanlığın ne kadar çeşitli ve zengin bir kültürel mirasa sahip olduğunu gösterir. Her dil, bir hazine gibidir ve bu hazineleri keşfetmek, farklı kültürleri anlamamıza ve dünyaya daha geniş bir perspektifle bakmamıza yardımcı olur.

linç kültürünün npc davranışı olduğuna dairdir

 



sosyal medyada ve genel olarak toplum içerisinde hayatın içerisindeki sosyal meydanlarda sürekli olarak artmakta olan linç kültüründen ve bunun bir npc davranışı olduğundan bahsetmek istiyorum. öncelikle bu sözcüğün, "linç" sözcüğünün anlaımına tdk'dan bakalım.

"Birden çok kimsenin kendilerine göre suç olan bir davranışından ötürü birini, yasa dışı ve yargılamasız olarak öldürmesi."

yani şöyle açıklayayım. ortada suçun varlığı henüz kesin değil. yani bir olay var, bir suç olduğu düşünülüyor ve olay anında kişi dövülüyor yahut öldürülüyor, yahut sosyal medyadan itibarına karşı çeşitli ağza alınmayacak sözler söyleniyor. şimdi linç direkt olarak bildiğim kadarıyla TCK'da bir suç olarak bulunmuyor ancak şöyle ki, linçte yapılan davranışlar bir şekilde suç unsuru oluşturuyor zaten. örnek veriyorum bir kişiye karşı, anlamadan ve bilmeden, durumun gerçeğini hiç duymadan, araştırmadan, halka karşı bu durumda kin duymaya itersen, o kişiyi aşağılarsan, bu durum TCK'da 216/1 maddesine göre, "halkı kin ve düşmanığa tahrik ve aşağılama" suçuna giriyor. toplumumuzda ne var mesela hemen bahsedeyim.

insanlarımız özellikle taciz konusundan müzdarip, yani kadınlarımız. toplum içerisinde, toplu taşımada yahut yürürken, bir kadın taciz edildiğine dair bağırdığı anda o kişi orada dövülüyor. taciz olsa da olmasa da belirteyim, o kişiyi orada dövmek suç. başta bunu kavrayalım. yani herhangi birinin söylemine karşı hemen bir kişiye karşı on kişi atlayıp dövdüğünüz takdirde suç oluyor. ayrıca birden fazla kişiyle dalıyorsanız muhtemelen suçun ceza miktarı daha fazla da artıyor diye biliyorum, yani ilk başta bunu kavrayalım. sonra yok efendim benim maksadım kadını korumaktı falan filan durumlarına girmeye kalkmayın.

ortada velev ki bir suç varsa da ilgili kolluğa haber verilir, kollukça gerekli araştırma yapılır, tahkikat gerçekleşir, sonra olay savcılığa geçtiği takdirde savcılık soruşturur, savcılık da burada bir suç olduğu kanısına varır ise bu hususta mahkeme tarafından cezalandırılması amacıyla bir iddianame düzenler, bu doğrultuda mahkeme de eğer ki suçlu görürse o kişi hapis cezası yahut adli para cezası alarak cezasını çeker. siciline göre çekmeyedebilir bu ayrı bir olay. ama bir şekilde bir suçun, suç olarak sübut bulabilmesi için bu aşamalardan geçmesi gerekiyor. kimse deli yürek vari hareketlere girmeye kalkışmasın yani.

ki ortada şöyle bir olay var. kadının doğru söylediğinden nasıl emin oluyorsunuz da o insanı dövebiliyorsunuz yani. yolda alelade tanımadığınız kadın yani. belki adama bilerek başka bir konudan dolayı iftira atıyor, kadın da toplumun "npc" karakterleri çokça barındırdığı için, böyle bir yola başvurarak adamın dövülmesini sağlıyor, ne bileyim itibarını zedelemek istiyor vs. neden siz bu duruma alet oluyorsunuz, illa bu gibi durumlar sizin de mi başınıza gelmeli. bir kişiyi meydanlarda, toplu taşımada dövmek ayrı suç sosyal medyada itibarına karşı aşağılamak hali, yahut yukarıda da dediğim gibi halkı bu doğrultuda o kişye karşı tahrik etmek ayrı suç. bildiğiniz suç arkadaşlar TCK'da varolan bir suç. kimse kendi adaletini kendi sağlamaya kalkışmasın. ayrıca bunu yapan npc karakteri olanlara şunu sormak istiyorum, aynı durum bir erkeğin başına gelse, bir erkek kadın tarafından taciz edilse, yahut kadın tarafından kötü bir duruma düşürülse o erkeğin yanında olacak mısınız? ha yanında oldunuz diyelim, bunu o kadına nasıl göstereceksiniz?

yani karşıdaki erkek olunca hemen dövebiliyorsunuz ya hani. kadın olunca şey dersiniz değil mi, yok efendim olur mu öyle, kadın hiç taciz eder mi,  erkek yapmıştır falan dersiniz değil mi? bunu da yapan yine erkekler yani, hemcinslerim, düşünemiyorlar. daha doğrusu söz konusu kadın olduğunda farklı uzuvlarıyla düşünmeye çalışıyorlar, hemen bir kahramanlık haline bürüneyim, hadi bu erkeği kendi elimle cezalandırayım haline giriyorlar.

bunu yapmayın, bu sizi kahraman yapmaz. bu sizi suçlu yapar, belki sicilinizi bozar, belki girmek istediğiniz işe girmenizi engeller. bir şeyler yapmadan farklı uzuvlarınızla düşünmek yerine mantıklı olarak düşünün, mantıklı bir karar verin. o anda düşünüp kalmayın, o anın sonrasını düşünün. insanları linç etmek doğrudan suç değil ama linç içerisindeki eylemler sebebiyle zaten suç haline çokça rahat şekilde dönüşüyor. 

neden npc davranışı olduğunu belirteyim. nedir npc, oyunlarda hiçbir düşüncesi, hiçbir mantığı olmadan, belli birkaç kodlamalar doğrultusunda aynı eylemleri yapan kişi ve kişiler bütünü. sizin anlayacağınz dilden. yani bir yere yürümeye dair kodlama verilir, o kişi oraya öylece yürür. yani siz de, bir kadın beni taciz etti dediğinizde hurra hemen 'tacizci olduğu henüz belli olmayan' kişiye saldırdığınız an, npc karakterlerden farkınız kalmıyor. var mı kadının kanıtı, varsa da dövmeyeceksin. kolluk yapacak işini. sen bir şey yapamazsın, yapacağın tek şey ihbar etmek olur, ki bunu da yine o kadın yapabilir. yapamayacak durumda olursa yaparsın o ayrı bir şey. ama kadınlarımız zaten her zaman diyorlar ya, "biz her şeyi yapabiliriz" diye. böyle bir durum elbette ki hiçbir insanın başına gelmesin, taciz, tecavüz çok berbat olaylar. ama merak etmeyin bu duruma uğrayan erkek olsun, kadın olsun, polise ihbar edip gereğini yapabilir. siz hemen kadının komutuyla hareket edip oradaki kişiyi darp etmek suretiyle linç etmeniz suç. düşünün sadece, bir şeyler yapmadan önce biraz düşünmek gerek.

saygılarımla.