son 30 günde en çok ne okundu?

30 Haziran 2024 Pazar

ramy dizisine dair kısa inceleme yazısı

 



bu yazı sadece ramy dizisinin tanıtımını yapmak amacıyla yazılacak olup, mümkün oldukça diziye dair tat kaçıran detay sunulmayacaktır.

ramy dizisi, 2019 yılında başlamış 3 sezondan ibaret bir dizidir, ülkemizde izlemek isteyenler, gain platformundan izleyebilirler. belki diğer platformlarda da mevcuttur bu konuda pek bilgiye sahip değilim. 

bu dizide neler anlatılıyor size sunayım. dizide, 4 kişilik mısırlı bir çekirdek ailenin amerika'da yaşamaya çalışma mücadelesi anlatılıyor. anne - baba ve bir erkek bir de kız kardeşten oluşan 4 kişilik bir aile. ramy de dizinin adı olmakla beraber aynı zamanda bu ailedeki erkek çocuğun ismi. zaten dizi genel olarak onun hayattaki arayışına dair ilerliyor. karakterin kendisi özellikle ilk sezonun sonuna doğru bir arayış içerisine giriyor, bu dine dair, inanca dair bir arayış. ilk sezonun hemen hemen büyük bir kısmı hayatı genel olarak kendi zevkleri doğrultusunda yaşıyor ramy isimli baş karakterimiz. dizide bu nedenle özellikle ilk sezon bolca seks sahnesi mevcut.

fakat ikinci sezon daha bir kendisine islam dinine adamış bir karakter görüyoruz, ikinci sezon da hemen hemen bütünüyle bu şekilde ilerliyor. üçüncü sezonda ise karakterimiz ilk iki sezona göre daha başka bir ruh halinde karşımıza çıkıyor. ancak her sezon genel olarak daha bir olgun ramy karakterini görüyoruz. bana göre bu karakter gelişimis sezon sezon çok iyi yansıtılmış.

dizide ramy karakteri dışında ayrıca bölüm bölüm diğer karakterlere de yer veriliyor. diğer karakterlerden kastım genel olarak ramy'nin ailesi. örneğin bir bölüm kız kardeşinin yaşantısı, bir bölüm babası yahut bir diğer bölüm annesi. yani aslında olay başta da belirttiğim gibi amerikada bulunan bir göçmen aile ve amerika'da yaşamaya çalışma halleri. 

bir de dizide bu ailede, ramy karakterinin dayısı rolünde biri var ki, aslında o sürekli olarak çevremizde yer alan bir kişi, temsili biri yani. sürekli komplo teorileri ile yaşayan, her bir ırka yahut her bir cinsel yönelime dair belli, sabit bakış açısıyla bakan biri. aslında bazı düşüncelerinde haksız da sayılmaz., bazı bölümler zaten bu karakterin yaşantısını da görüyoruz.

bu diziyi neden izlemeliyiz konusuna gelirsem, özellikle gerçekten bir arayış içerisinde olanlara mutlaka tavsiye ederim bu diziyi. aslında bu arayışı sadece dini bir arayış olarak da düşünmeyin. genel olarak neye dair bir arayış haliniz varsa bu dizide sizi çekebilecek şeyler olduğunu düşünüyorum. ayrıca biliyorsunuz ki yabancı diziler genel olarak kısa kısa bölümlerden oluşuyor. 20-30-35 dakikalık bölümlerden oluşuyor genelde. her sezon da yanlış hatırlamıyorsam 10 bölümden oluşuyordu. yani özellikle boş vakti olan biri 1 haftada yahut 2 haftada rahatça bitirebilir diye düşünüyorum.

ülkemizde neden yeterince adından söz ettiremedi bilmiyorum fakat ben konusu, karakterleri işleyişi falan derken çokça beğendim bu diziyi. ki dizi konusunda oldukça seçiciyim, çok dizi izleyen biri değilim. o sebeple bu diziyi izlemenizi özellikle tavsiye ediyorum.



10 Haziran 2024 Pazartesi

neden yazma arzusu hissederiz

 


bugün ansızın aklıma böyle bir soru geldi ve ben de bu soruyu bir deneme içerisinde kendime açıklamak istedim. sonrasında hem ben hem de bu yazıyı okuyanlar hep birlikte bu yazıdan nasipleneceğiz kısmetse. evet nasiplenmek. tutunamayanlar dizisinden fehmi abinin bir repliğidir. nasiplenmek. neyse işte geçelim.

hemen hemen birçok denememde olduğu üzere, bu denememde de türkçe sözlük nimetinden faydalanacağım. yazmak kelimesinin birçok anlamı var, ben bir kısmını ekleyeceğim aşağıya sadece.


1. -i Söz ve düşünceyi özel işaret veya harflerle anlatmak:
      "Büyük bir heyecan, bir haz içinde şu satırları yazıyorum." - Ömer Seyfettin

2. -i Yazı ile anlatmak, yazıya dökmek:
      Adresini bilmiyorum ki yazayım.

3. -de Yazar olarak görev yapmak.

4. nesnesiz Yazı ile bildirmek, haber vermek:
      "Mağlubiyet Almanya'yı karıştırmış, gazeteler yazıyor." - Attilâ İlhan

5. -i Bir bilim veya edebiyat eseri oluşturmak.


benim aslında kendi yazmak arzumun temelini buradaki anlamlar karşılamasa da yakın anlam olarak bir ve ikinci anlamı tercih edebilirim. evet netice olarak kendi sözlerimi yahut kendi düşüncelerimi özel işaret veya harflerle anlatıyorum. aynı zamanda yazı ile anlatmış ve yazıya dökmüş oluyorum tamam, ilk iki anlam da bir şekilde dolaylı yoldan yazma sebebimi karşılıyor.

ama aslında yazmanın temeli bu olmamalı, yani bunlardan daha önemli bir anlam sunmalı. örnek vereyim, bence bir yazmak eylemi, eğer felsefi bir yazı ise topluma bir şeyler kazandırma amacı taşıyor ise bence onun vermek istediği anlam, yani o yazının yazılış anlamı toplumu ihya etmektir. şimdi burada bir sözcük çıkıyor. daha doğrusu direkt ihya etmek olarak kullandığım için sizlere hemen sözlükten ihya etmekten kastımın anlamını açıklayacağım.

1. canlandırmak:
      "Bin türlü giriftliklerle akıp giden bugünkü ahval ve şeraiti yarın ihya etmek kabil midir?" - Hüseyin Cahit Yalçın

2. mutluluğa kavuşturmak.

3. bayındır bir duruma getirmek.

bir yazı, yani felsefi bir yazı eğer yukarıdaki belirttiğim amaçları taşıyor ise, bu gibi yazılardaki "yazmak arzusunun" amacı, toplumu canlandırmak, toplumu mutluluğa kavuşturmak olmalıdır diye düşünüyorum. bunların da beraberinde aslında bireyin, yani o yazıyı, eseri yazan bireyin kendisini de ihya etmesi anlamını taşımalıdır. çünkü gelişim insanın kendisi ile başlar diye düşünüyorum. kendisi henüz gelişememiş bir insan toplumu ne kadar geliştirebilir emin değilim. bence böyle kişiler zaten geliştirme gayretine de girmemelidir diye düşünüyorum. buna en iyi örneği konu dışına çıkarak şöyle verebilirim. "henüz kendisi iyi gelişmemiş evli çiftlerin hemen çocuk yapma arzusuna girişmeleri ve çocuk yapıp ona kendilerinde olmayan eğitimi sunmaları" gibi.

peki bunun haricinde, benim asıl yazma maksadım ne, biraz da ondan bahsedeyim. benim ikinci şiir kitabım için düşündüğüm şöyle bir giriş cümlem vardı. aslında bu genel olarak yaşamdaki yazma amacımı özetleyen, anlatan, tanımlayan bir cümle, hemen ekliyorum.

"şiir yazmaya dair fetişim var benim, bu eserleri buraya yazmasam, kendimi aniden bir yerlerden aşağı atar veya herhangi bir yerde asabilirdim."

yazmak benim için bu denli önemli. elbette ki burada aşağı atmak yahut asmak fiilleri mübalağa sanatının eseri olan, bu yazmak eylemine dair arzumun nasıl yüksek olduğuna dair olayı pekiştirmemi sağlayan bir edebiyat oyunu.

yazılarımın asıl amacı gerçekte içimde yazmaya dair olan bir fetiş arzusu gibi olan şeyden kaynaklı. evet, fetiş arzusu gibi olan şey. yahut fetiş. bazen bazı cümleleri uygun kelimerle dolduramayız işte, uygun kelime çıkmaz, bir şeye benzetip şey derseniz, bu da öyle bir şey tam olarak.

içimdeki duyguları, düşünceleri, hayata dair yaşayış şekillerimi, yaşamayı arzu ettiğim şekli yazmayı seviyorum, doğru gördüğüm şeyleri yazmayı seviyorum. bu benli mutlu ediyor. mesela bu blog sitemde üç ayrı şaire dair üç değerli şiirin de benim için yorumlanmasını yaptım. ki şiir yorumlamak bence mükemmel olay, orada onun şairi tarafından ne anlatmak istediğine dair düşünmek. bunun için geçen zamanın her bir zerresi, hepsi ayrı mükemmel ve güzel detaylar benim için.

yazılarımda toplumu ihya etmek kaygısı var mı bilmiyorum, kendimi muasır ve entelektüel bir insan olarak görüyorum, bu egodan bağımsız bir olay, gerçekten yaşayışımı bu şekilde yapmaya gayret ediyorum, düşüncelerimi güncel tutmaya çalışıyorum. gerçek bir muasır ve entelektüel olabilmek adına, gerçi amacım bu da değil fakat benim yaşadığım hayat şekli, doğru bildiğim eylem ve düşüncelerim beni muasır ve entelektüel biri haline getiriyor. bunun farkında olmak gerçekten önemli bir olay. 

yedi yıl oldu bu ay, tam olarak yedi yıldır burada kendimce bir şeyler anlatıyor, yazıyor, yorumluyorum. yedi yıldır birbirinden farklı insanlar okudu belki. belki bir şeyler katabildim yahut katamadım, ama amacımı en azından yazarak gerçekleştirmek arzum var. kendimi mutlu etmeye dair amacım ve dünyanın en azından erişebildiğim bir kısmını mutlu etmeye dair amacım. bu da aslında ihya etmekle ilgili bir durum neticede. yapabildiysem, yapabileceksem ne mutlu. 

sonuç olarak söylemek istediğim yazmak benim değerli kutsalım ve ben yazmadan yaşamak eylemini yaşamak olarak sürdüremem. 

hepinze mutluluklar, güzellikler arzu ediyorum.

 

21 Kasım 2023 Salı

gerçek anlamda kaç yaşında olduğumuzu açıklıyorum



bu yazım sonrası muhtemelen birçok insanın doğum günleri değişecek, eğer burada bahsedeceğim mantığa göre hareket edecek olursanız en azından, ki bence buradaki mantığa göre hareket edilmeli diye düşünüyorum. baştan da belirteyim bu arada, bu yazım çok da uzun olmayacak.

ben doğum sürecinin, dünyadaki ilk gözümüzü açtığımız andan itibaren değil de, anne karnında ilk oluştuğumuz andan itibaren başlaması gerektiğini düşünüyorum. zira anne karnında 8 ay - 9 ay yahut daha az yahut daha fazla bilemiyorum bir gelişim sürecimiz var öyle değil mi, yani netice olarak bir bebeğin bebek olabilmesi için bile bir süreç meydana geliyor. 8 ay ya da 9 ay gibi süreler hiç de az bir süre değil neticede. ben tam olarak doğum sürecinin bu sürecin ilk başlangıç anında meydana geldiğini düşünüyorum. yani rahme düştüğümüz an aslında bizim ilk oluşumumuzun başladığı an bu nedenle ilk doğum anımız bu, yani hepimiz şuan bulunduğumuz yaşa muhtemele bir 9 ay ekleyeceğiz, örneğin şuan bu yazıyı okuduğunuz an 24 yıl 3 ayı bitirdiyseniz, hazır olun, bugün sizin doğum gününüz, evet bugün 25 oldunuz. ki aslında 25 de değil, buna da açıklık getireceğim ve bir yaş daha büyüyeceksiniz.

bu hangi ülkelerde kabul edilen bir duru bilmiyorum ancak bana kalırsa geride bıraktığımız yaş değil de içinde bulunduğumuz yaşı söylememiz gerek. bunu hemen örneklendireceğim, örneğin 27 yılı geride bırakıp 28. yaşını yaşamakta olan biri ben 27 yaşındayım diyor. bu bana göre oldukça büyük bir mantık hatası, zira sen zaten 27 yılı geride bıraktın, 27 falan yok artık o bitti. sen şuan 28. yaşındasın, artık 28 demen gerekiyor. bu kadar basit bir mantığı var aslında bunun.

ve şöyle ki, yukarıda belirttiğim örnekten devam edeceğim şimdi, 24 yıl 3 ayı bitirdiyseniz dedim ya, şimdi normal şartlarda 24 yıl 3 ayı bitiren bir birey, ben 24 yaşındayım der. ama sana bir haberim var, sen şuan 25. yaşındasın ve anne karnındaki doğum sürecini hesaba katarsak, sen artık 26. yaşına girdin bile. bir anda ne kadar da hızlı büyüdün öyle değil mi?

bu düşünceye göre de ben her ne kadar toplum normlarına göre 26 yaşımda olsam da aslında 28'e girmek üzereyim. zaman ne kadar da hızlı akıyor. bir deneme yazma hızında hem de.

anlatmak istediğim tam olarak bundan ibaretti, artık gerçek yaşınızın farkındasınız, yeni yaşına girenlere mutlu yıllar dilerim. 


ülkemizdeki düğünlerin asıl amacına dairdir

 



merhaba değerli okuyan, yazımın başlığından konu içeriği net bir şekilde anlaşılıyordur, bu defa da değinmek istediğim konu, ülkemizdeki düğünler ve düğünlerin amacı.

sözlük.gov.tr ile baktığımızda karşımıza şöyle iki anlam çıkıyor.

1. isim Evlenme veya sünnet dolayısıyla yapılan tören, eğlence; toy (II), cemiyet:
      "Babam düğünün savaştan sonraya kalmasını uygun görmüş." - Aka Gündüz

2. isim, mecaz Bir olayı kutlamak için yapılan büyük eğlence veya tören.

ben burada özellikle ikinci anlamına değinmek istiyorum, "bir olayı kutlamak için yapılan büyük eğlence veya tören" anlamına.

biz buradaki "büyük eğlence" kısmını çok mu abartıyoruz acaba? ya da "büyük eğlence" kısmını yanlış mı anlamlandırıyoruz. 

toplum olarak ne yazık ki gerek düğünlerimizde gerek ise sosyal yaşantımızda gösteriş kültürü yahut gösteriş tüketimine çokça önem veriyoruz. artık hangisi doğru ise. bazılarımız kendisini kandırıyor, bazılarımız gerçek zenginliğini gösteriyor. kendisini kandıranlar bunu nasıl yapıyor, çokça krediler çekiyor, borçlanıyor ve bu borçlar neticesinde ortaya bir düğün meydana getiriyor, her şeyin harika ve her şeyin mükemmel olduğu bir düğün. sonrasında ise aylar boyu belki yıllar boyu o bir yahut birkaç gecelik eğlenceye dair borçları ödemeye dair çaba gösteriyorlar. bazıları bunun altından kalkamayıp sonucu intiharda buluyor, ki intihar konusuna da değinmek istiyorum fakat şuan değil.

sizce gerçekten bir ya da birkaç gecelik bir eğlence için böyle bir gösteriş satışına gerek var mı? evet, gösteriş satışı. acaba gösterişten ya da üzerimizdeki pahalı kıyafetlerden başka satabilecek bir şeye sahip mi değiliz, bize dair tek değerli şey üzerimizdeki pahalı kıyafetler mi?

ya da acaba gösteriş sattığımızda toplumdaki saygınlığımızın arttığı düşüncesinde miyiz? "öyle bir gösterişli düğün yapmalıyım ki, insanlar bir süre benden söz etmeliler." yani? velev ki ettiler, bunun senin insanlığına dair ne gibi bir katkısı var. 

neden insanlığımızın değerini arttırmak yerine üzerimizdeki kıyafetlerin değerini arttırmak için çabalıyoruz?

burada belirttiğim durum yanlış anlaşılmasın, elbette üzerimizdeki kıyafetlere de değer vermeli, bakımlı olmalı, kendimizi sevebilmeliyiz. ancak bunu gösteriş amacıyla yapmamamız gerek. 

benim düşüncemi soracak olursanız düğünü tamamen gereksiz buluyor ve düğüne verilebilecek bir para ile dünyaya dair daha faydalı ya da kendimize dair daha güzel şeylerde kullanabileceğimizi düşünüyorum. şimdi size bir haber sitesinde yer alan kısacık bir kısmı göstereceğim, şöyle ki;

2023 evlilik maliyeti; 

En düşük yaklaşık olarak 185 bin TL, ortalama olarak yaklaşık 275 bin TL'yi buluyor. 


sizce de korkunç bir miktar değil mi? en düşüğü dahi oldukça korkunç, ki emin değilim belki de en düşüğü şuan burada belirtilenden daha fazladır çünkü okuduğum haber bu yılın haziran ayına dair bir haberdi. aradan yaklaşık 6 aylık bir süre geçti neticede. 185 bin TL ile kendinize dair neler yapabilirsiniz söyleyeyim, örneğin seyahat etmeyi çokça seviyorsanız siz ve eşiniz birlikte birden fazla ülkeyi seyahat edebilirsiniz, en düşük olan maliyet 185 bin TL ile. ki eğer seyahat edeceğiniz ülke sayısını azaltırsanız, 185 bin TL'nin bir kısmı ile evinize gayet güzel mobilyalar ve beyaz eşyalar da alabilmeniz mümkün.

yani özetlemek gerekirse 185 bin TL çok daha mantıklı yer ve yerlerde kullanılabilir ama eminim ki toplumumuza dair yerleşik zihniyet değişmedikçe, insanlığa dair hiçbir anlamı olmayan gösteriş kültürü ve gösteriş satışı da varlığını sürdürmeye devam ettirecektir.

üzerimizdeki kıyafetlerin pahalı etiketleri ile değil de insanlığımızın değerini gösterebilmeyi amaç haline getirdiğimizde her şeyin çok daha güzel olacağına inanıyorum.

çok daha güzel günler görebilmek dileğiyle.

20 Kasım 2023 Pazartesi

alzheimer olsak da unutulmaması gerekenler listesi

 

bu arada şahsiyet ikinci fasıla başladı, duyanlar duymayanlara.


hiç ileride alzheimer olacakmışçasına kendinize unutmamanız gerekenlere dair liste yaptınız mı? isminiz, sevdiğiniz insan, sevdiğiniz insanlar gibi arttırılabilir, hiç düşündünüz mü buna dair.

ne bileyim çok güzel bir an yaşadınız diyelim, o anı hiç kaydetmeyi düşündünüz mü, kaydetmekten kastım örneğin sesli bir günlük gibi. telefonunuza öylece bir ses kaydı, gün sonu değerlendirmesi gibi. bu da aslına bakılacak olursa bambaşka bir hoş eylem, belki buna dair apayrı bir yazı da yazılabilir.

bence bazen insan düşünmeli buna dair, "alzheimer olsam dahi şunu hatırlamam ve beraberinde onu unutmamam gerekir" diyerek. bu listeyi aslında sadece alzheimer için değil, genel olarak mesela belli bir yaş aldıktan sonra geriye baktığınızda, geriyi düşündüğünüzde, şu gün yaşadığım olayı unutamıyorum dediğimiz şeylere dair bir liste olarak da düşünebiliriz.

yaşadıklarımızın bize kattığı mutluluktan aldığımız hazlara dair bir liste. 

benim açıkçası henüz yok öyle bir listem, sesli günlük olayını zaman zaman denedim. keyifli de geldi, fakat buna dair bir liste yapmadım. düşününce gerçekten de böyle bir listemiz olması keyifli olabilir, fotoğraf albümü mantığı ile de düşünebilirsiniz, bir defter ve o defterde isterseniz tarih sırasına göre isterseniz de yaşadığınız olayın, mutluluğun sizi etkileme sırasına göre bir liste. bunu günlük gibi düşünmeyin ama çünkü günlük dediğimiz mümkün oldukça günü gününe tutulan, hayatımıza dair bir özgeçmiş gibi düşünebiliriz. ama bu bahsettiğim liste yahut listeyi yapacağınız defter ise hayatınızdaki sayılı ve alzheimer olsanız dahi hatırlamak istediğiniz şeyleri içerecek.

hadi bunu biraz örneklendirelim, listenin hatrı sayılır yerlerinden birine.

"alzheimer olsam dahi, ... ... isimli kadını sevdiğimi, sevmekten mutluluk duyduğumu ve mümkün oldukça seveceğimi unutmayacağım." gibi bir liste içeriği mesela.

"ben bir şairim, dolu dolu şiirlerim var ve şiir yazmaktan haz alıyorum, bu adeta bana serotonin sağlıyor. şiir yazmayı unutmayacağım." gibi bir içerik.

sevdiğimiz insana, sevdiğiniz eylemlerimize, sevdiğimiz herhangi bir güne dair liste içerikleri oluşturmak bizim elimizde. ve tabii bu listeyi de mümkün oldukça unutmayacağımız bir yerde de barındırmamız gerekiyor.

alzheimer gerçekten dünya üzerindeki en önemli hastalıklardan biri diye düşünüyorum, zira bir an oluyor ve geçmişte ne kadar yaşıyorsan hastalığın boyutuna göre büyük bir kısmı yok olup gidebiliyor. acısı yahut tatlısıyla bir hayat yaşıyorsun fakat bütün hepsi bir anda kayboluyor.

bu sebeple bu denememi şu cümleyi yazarak bitirmek istiyorum.

anı en güzel yaşayanlar alzheimer hastalarıdır, zira onların andan başka hiçbir şeyleri yoktur.