son 30 günde en çok ne okundu?

14 Kasım 2023 Salı

yaşamak eyleminin çalışmak olmasının hüznüne dairdir



merhaba değerli okuyan. acaba hiç hayatta bir yıl içerisinde ne kadar çalıştığını düşündün mü, buna dair bir hesap yaptın mı? ortalama olarak bir hesap sadece. bana soracak olursan eğer henüz yapmadım fakat sadece yapmaya karar verdim, bir bakalım seninle istersen, bir yılımızın, daha doğrusu bir yaşımızın ne kadarlık kısmı çalışmak ve çalışmaya dair geçiyor.

başlangıçta bunu gün olarak ele alalım. bir günde mesela 8-5 saatleri arasında çalıştığınızı düşünün. işe yetişmek için diyelim ki 7'de kalkmanız yeterli oluyor. ekstra 1 saat iş yönünden gitti, şimdiden iş, hayatımızın 9 saatini götürdü. işten eve gitme süreci onun da 1 saat olduğunu varsayalım. oldu 10 saat. bu daha da büyük şehirlerde yaşamakta olan insanlar için belki de 12 saate kadar da çıkıyor olabilir, ki zaten mümkün oldukça düşük olan 8 saatlik çalışma sistemine göre ele aldım ve buna göre minimum işe dair günümüzün 10 saatinin gittiğini fark ettik. şimdi basit bir hesap yapalım. yılda 52 hafta var, ilk olarak güne ayıralım ardından yıllık izin sayımızı da çıkaracağım.

52*5'ten yani bu da tabii sadece hafta içi çalışanlar için olacak bir hesap. 260 gün yapar, hadi bu 260 günden 20 günü de çıkaralım yıllık izin 240 gün, bir yılımızın 3'te ikisi gitti çalışmak ile. saat hesabı da yapacağım elbette. 

biz insanlara bir yılda verilen saat süresi 365*24'ten 8760 saat yapar. bu 1 yılda yaşamamıza dair bir süre. bir yılda çalışacağımız gün sayısı da 240'tı. 240*24  de 5760 yapar.

eğer günde 8 saat çalışıyorsak, zorunlu olarak mesailere kalmıyorsak, bazı bazı hafta sonları işe gitme zorunluluğumuz olmuyorsa ve 20 günlük yıllık iznin hepsinin kullanmamıza izin verirler ise hayatımızda bize, kendimize 1 yılda kalan saat sayısı 3000.  işimize bıraktığımız süre ise 5760 saat. şimdi diyecek olabilirsiniz yıl içinde zaman zaman resmi tatiller de oluyor, bayramlar vs. evet oluyor, fakat buradaki amacım yalnızca ortalama bir hesap, ama genel olarak kesine yakın bir sonuç.

günümüzün hemen hemen yarısı, yılımızın üçte ikisi çalışmaya dair geçiyor. durum böyleyken, sizce bu yaşadığımız şeye yaşamak mı demek doğru yoksa çalışmak mı? ya da yaşamak başlı başına bir çalışmak mı acaba.

yani acaba yaşamanın insan üzerindeki asıl gayesi çalışmak mı? biz insanlığın varoluş amacı bir şeyler öğrenmek, kendimizi geliştirmek, kendimizi eğiterek yaşlandırmak değil de, kendimizi çalıştırarak yaşlandırmaktan mı ibaret?

buradaki bahsettiğim yaşlandırmak sözcüğüne de değinmek istiyorum. ilk olarak bahsettiğim, "kendimizi eğiterek yaşlandırma" cümlesindeki yaşlandırma sözcüğünden maksadım, yaş alarak gelişmek anlamındaydı. "kendimizi çalıştırarak yaşlandırmak" cümlesindeki yaşlandırma sözcüğün kastım ise genel olarak "yaşlı" insanlara verilen yaşlandırma anlamında. yani birinde kendimizi geliştirip yaş alırken aslında yaşama dair farkındalık hissine kavuşurken, diğerinde ise çalışılan işe göre yer yer zihin yer yer bedenimiz yaşlanmış hale geliyor.

peki aksi kesin olarak açıklanmadığı sürece, ki buna da değinmek istiyorum mutlaka denemelerimden birinde, reenkarnasyon gibi bir olgunun kesinliği kabul edilmedikçe hepimiz, tüm insanlık, tek bir hayat yaşayacak ise bu hayatta hepimiz nasıl oluyor da çoğunlukla "kendimizi çalıştırarak yaşlandırma" yolunu öylece kabul edebiliyoruz?

düşününce gerçekten oldukça kötü geliyor değil mi, bir yandan öğrenilmesi, görülmesi gereken olgular varken, çeşitli duyu organlarımız ile tatmamız gereken birbirinden farklı hazlar var iken, bizler hayatımızı çalıştırarak yaşlandırmaya çoğunlukla mecbur bırakılan bir hayatı yaşıyoruz. sebebi çoğunlukla mecburiyet, bazen de seçimlerimiz oluyor. bazen önümüzde farklı fırsatlar var iken erken yaşta iş hayatına atılıyor ve fırsatları es geçiyoruz. evet erken iş hayatına atılmanın da avantajları olabilir ancak bana göre bu, kendimizi çalıştırarak yaşlandırıyor olacağımız gerçeğini değiştirmiyor.

hayatın anlamının ve hayatın bir insan üzerindeki gayesinin her ne kadar çalışmaktan ibaret görmesem de, hayattaki koşullar bazen bizi buna sürüklüyor. asıl amaç bana kalırsa dünyayı, yaşamı, her şeyden ziyade de kendimizi keşfedebilmek, kendimizin farkına varabilmek olmalıyken, bazılarımız değil yaşadığı dünyayı, kendini dahi gerçek manada tanıyamadan yer yer tanımlayamadan hayatını bu çalışmak ızdırabına bırakıyor. evet çalışmak ızdırabı.

bizlere daya iyi bir hayat sağlaması amacıyla mecburi olarak saatimizi verdiğimiz, ki bu en az 8 saaatlik işte dahi düşündüğümüzde yukarıda belirttiğim üzere günümüzün hemen hemen yarısını alıyor, bir yılımızda bize verilen saatin 3'te ikisini alıyor ve bir yılımızın gün hesabıyla da yine 3'te ikisini bizden alıp öylece götürüyor. dünyadaki asıl maksat çalışmak olmamalıydı diye düşünüyorum değerli okuyan, en azından bu kadar olmamalıydı diye düşünüyorum.

keşfetmeye, bilmeye, anlamaya, anlamlandırmaya ve öğrenmeye dair bir hayat yaşamak olmalıydı asıl gayemiz.

daha kaliteli yaşam sürebileceğimiz zaman dilimine kavuşabilmek dileğiyle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder