son 30 günde en çok ne okundu?

10 Ağustos 2018 Cuma

bu yazı ÇOK güzel

bu yazı,

bir şeylerin gerçekten farkına varmak isteyenlere, mutluluğu erteleyen insanlara tarafımdan, tam şu sıralar yazılıyor, ancak yazmaya başlayabildim...

"küçük çocuklar büyümeyi, gençler kendilerinden daha büyük görünmeyi, yaşlılar ise devamlı genç hatta çocuk kalmayı istiyor. bu insanların çoğunluğuna sorabilirsiniz, gerçekten öyle. kimse kendisi olmak istemiyor genelde, herkes bir üst seviyeyi istiyor."

peki neden?

neden çocukluğu zamanında yaşamıyoruz da yaşlanmış zamanlarımızda bunu istiyoruz?

neden gençliğimizi yaşamayıp kendimizi olduğumuzdan daha büyük gösteremeye çalışmak için derin çabalar içerisine giriyoruz?

cevabı basit açıkçası, "elde etme hissi" var çünkü, "durumun içinde bulunmayı arzulama hali" var. şu iki kavramı size açıklamak istiyorum. fazla uzun olmayacak merak etmeyin. kısacık.

elde etme hissi şu ki, bu his dolayısıyla elimizde olmayan şeyleri devamlı merak ediyoruz, onu elde etme hissi giriyor. bunun hemen öncesinde de tabii şu devreye giriyor durumun içinde bulunmayı arzulama hali, bunlar aşama aşama güzel insan.

önce zihnine bir elde etme hissi düşüyor, ardındna o durumun içinde bulunmayı arzulama halin. çocuk kısıtlı ortamından kurtulabilmek için genç ve rahat olabilmeyi diliyor. bunu inanılmaz bir özgürlük hali olarak gördüğü için. genç olan kişi de devamlı daha büyük görünmeyi arzuluyor genel olarak, genç kızlarda çok makyaj isteği veya genç erkeklerde de devamlı takım elbise giyme isteği mesela. bunları giyince kendini olduğunda daha büyük göstereceğini düşünüyor çünkü. gençlik denilen şeyi pek yaşayamıyor bu sebeple. peki ya yaşlılar? genel olarak her şeyi yaşayan insan tipi, her şeyi gören, yani en azından kendi yaşam alanına göre, kendi hayatına göre her şeyi gören insan tipi. Onlara sorarsanız onlar ise çocuk kalmayı istiyor, hatta bazı yaşlılar çocukluktaki davranışlarına bile sanki o yaşlarda gibi devam etmeye çalışır.

peki doğru olan hangisi?

bunlardan hangisi en mantıklı olanı yapıyor? mantık burada bize doğru cevabı sunuyor mu? bana soracak olursanız buradaki doğru olan şey bu seçeneklerden biri değil. bulunduğunuz durumun haline göre yaşamayı bilmek, eğer bilemezseniz hiçbir şeyi zamanında yaşayamazsınız çünkü. çocukken ne kadar genç gibi davranmaya çalışırsanız çalışın, çocuksunuzdur, yalnızca çocukluğunuzu yaşamamış olursunuz, bu da pozitif değil aksine negatif bir etki olur.

genç olan birisi için de aynı şekilde hemen daha da büyük görünme isteği, yaşıtlarına göre daha da ciddi davranma arzusu. bu düşünceler sizce de makul mu? genç olan şahsın gençliği yaşamasından daha mükemmel ne var ki? önceden istediği bu değil mi? genç olmak. ne değişti peki. değişen şeyi açıklayayım sana güzel insan.

elde etti çünkü, bir şeyler elde edene kadar güzeldir, elde edene kadar arzulanır. bu genel olarak hemen hemen her insanda böyledir, bu yüzden şu hep aklınızda bulunsun. ya hiç elde etmemiş gibi yaşayın hayatınızı ya da elde ettiğinizi doğru şekilde kullanın. aksi olursa pek çekilebilir bir yaşamak olmuyor bu hayat denilen yer.

"YA HİÇ ELDE ETMEMİŞ GİBİ YAŞA,

YA DA ELDE ETTİĞİNİ DOĞRU ŞEKİLDE KULLAN."


şu iki cümleyi unutma olur mu...

8 Ağustos 2018 Çarşamba

ÖLÜMLÜ DÜNYA ülkemiz film kalitesine FAZLA



filmle ilgili dilimize maalesef ki gayrıresmi geçen "spoiler" sözcüğünün bana göre karşılığı olan "tat kaçıracak, keyfini bozacak" şekilde bir ayrıntıya yer vermeyeceğim.

zamanında bu filmin youtube fragmanının altına bir yorumda belirtmiştim, onu alıntılayarak tekrar etmek istiyorum.



"Fragman üzerine, Ali Atay'ın olması genelde insanlar üzerinden etki oluşumu sağlamış. Fakat burada açıkçası önemli olan kısımlardan biri, gerçekten hoş bir ekip olması. Bazı dizilerden kısmen gördüğümüz, arada BKM'nin eski filmlerinde yer alan şahıslar mevcut. Doğu Demirkol keza, yeni yeteneklerden, sırf bu sebeple bile iyi olacağını düşünüyorum. Artı olarak neden bilmiyorum ciddi bir Quentin Tarantino havası aldım filmde. Ali Atay'ın yanılmıyorsam ilk yönetmenlik tecrübesi olmayacak, bu sebeple kaliteli bir yapım olacağını düşünüyorum. Fragmanda da zaten o havayı veriyor. Merakla bekliyorum efendim."


evet, beklentimi karşıladı, fazlasıyla. bu yorumun üzerine arttırıyorum hatta. Ciddi anlamda bir Quentin Tarantino havası var evet, bana onu yansıttı, bazı sahnelerin sessizliği, bir anda hiç beklenmedik şekilde olan olaylar vs.


Mesela her karakterin kendine ait bir yansıttığı hava var. Çoğu filmde genelde yan karakterlere pek söz bile verilmezken, bu filmde yan karakterler oldukça katkı sağlamış, rezervuar köpekleri filmindeki o ekibin havasını aldım. tabi bunlar daha çok, "anadolu" havasında, bize has yani. daha çok ailevi bir hava.


ailevi derken yanlış anlamamak gerek, bu ailede bazı bazı yerlerde küfürler oluşabiliyor. ki bu da bana kalırsa doğallığı yansıtan en önemli etken, e tabii aile ile izlenebilecek tarzda bir film olduğunu düşünmüyorum bu sebeple. malum genel olarak aile geleneklerimizde öpüşme sahnesi çıktığında kanal değiştirilip, defalarca kez insanların öldüğü sahneler sonuna kadar izlenir.


bu filmle ilgli pek keyif bozacak bir anektot değil, fragmanda da görüldüğü üzere, evet bu filmde insan öldürülüyor gayet. ama bu farklı bir dille anlatılıyor. elbette çocuklara tavsiye etmem bu yüzden, adam öldürmenin komedisi bile olsa bunu kesinlikle gözler önüne sermek istemem. o yüzden doğruyu yanlışı ayırt edebiliyorsanız, işin "komedisini" kavrayabilecek yaşta görüyorsanız kendinizi izlemenizi öneririm.


ben gayet keyif aldım izlerken, mesela filmde en beğendiğim karakter alper kul ile beraber feyyaz yiğit oldu, ki çok aşırı film beğenmeyen ve izlemeyen biri olarak feyyaz yiğit karakterini maalesef ki henzü fark ettim. ve oldukça beğendim, filmin komedi mantığına oldukça uygun bir karakter olmuş. ahmet mümtaz taylan her zamanki gibi bir aile babası havasnda, bu "şahsiyet" hangi filmde bulunursa bulunsun genel olarak aile babası, imkanı yok yani. bu role bürünüyor sanırım istemsiz şekilde.


alper kul'u da genelde çok izleyen biri olmasam da bu filmde tam olarak bir "büyük abi" havasında, devamlı bir şeyleri düzeltmeye çalışan, adaleti sağlamaya çalışan bir abi halini taşıyor üzerinde bu sebeple ciddi anlamda beğendim.


doğu demirkol da gayet güzel bir seçim olmuş, bana göre samimiyet tam olarak bu adamı tanımlıyor, ben bu adamda samimiyeti görebilyorum sonuna kadar, filmdeki hemen hemen her sahnesinde de bu samimiyeti veriyor izleyene.


diğer oyuncuları çok fazla konuşmayacağım, ben filmi genel anlamda beğendim. küfür var mı var, bu gayet normal arkadaşlar, hayatın içinde olan bir durum. filmi olumsuz anlamda eleştirebiliriz anlamına gelmiyor, aksine doğallığını ortaya koyuyor. küfür var, ama bir o kadar da yerinde hoş espriler var. alper kul var, doğu demirkol var, ahmet mümtaz taylan var, feyyaz yiğit var bakın mesela. bu karakteri dediğim gibi özellikle izlemelisiniz. çok çok beğendim.


izleyin, ülke kalitesinin üzerine çıkmış...

17 Haziran 2018 Pazar

insanlığa doğru ilerlerken, yürümeyi bilmenin önemi

"günümüzde insanlığın büyük bir kısmı, yolda yürümeyi bilmeyen insanlardan dolayı, hayatının yarısını yolda geçiriyor."

diye bir bilimsel veri sunamam size, yalnız ciddi anlamda bundan eminim ki, insanlığın büyük bir kısmı gerçekten yolda yürümeyen insanlardan dolayı zaman kaybediyor. Belki küçük belki büyük, ama bu sonuç olarak her gün artıyor.

yolda nasıl yürünmeyeceğine dair örnek vermek istiyorum. İnsanlık adına, çünkü şahsen bunun dersi bildiğim eğitim sisteminde yok.

- mesela hani 7-8 kişisiniz ya yolda. aynı sırada birden 7-8 kişi sıralanmak yerine grup halinde önden arkaya doğru sıralansanız, hem bir yeri basmaya gider gibi görünmezsiniz, hem de diğer insanlar da sizin arkanızdan hakaretlerde bulunmamış olur.

- sonrasında yolda bir yakınınızı gördüğünüzde lütfen yolu kapatmadan köşeye bir yere çekilerek sohbetinize devam edin, o an gerçekten çok acil bir işi olan olabilir, lütfen birazcık düşünerek hareket edin.

- yolda yürüdüğünüz sırada eğer çok gerekliyse de telefonunuza bakmanız, bir yandan da önünüze bakmanız sizin göreviniz. o an için hem bir direğe çarpabilirsiniz, hem de karşıdaki insana, hatta yol çalışması varsa daha kötü şeyler de olabilir...


2 Haziran 2018 Cumartesi

sanat nedir, nasıl yapılır ve birkaç sanat önerileri

eğer aradaki iki şiirimi saymazsak, ki şiirin kategorisini ayrı gördüğümden ben saymamayı tercih ediyorum, 3 ağustos 2017 tarihinden sonraki ilk yazım olacak.

sanat nedir sorusunun cevabını ben vermeyeceğim, nasıl yapılır sorusunun cevabını da aynı zamanda ben vermeyeceğim. fakat birkaç önerdiğim sanat önerileri ile sizlere bunları sunmak istiyorum.

tdk böyle diyor mesela;
"Belli bir uygarlığın veya topluluğun anlayış ve zevk ölçülerine uygun olarak yaratılmış anlatım"

buradan da anlıyoruz ki, sanat belli bir uygarlığa ve topluluğa hitap ediyor, sizce doğru mu? hadi biraz bu anlama değinelim. 

belli bir uygarlık veya topluluk, peki bunu belli bir uygarlık veya toplum yerine belli bir düşünce yapısı olarak değiştirsek nasıl olur? ki doğrusu da bu olmaz mı? bunu anlamak açıkçası çok kolay youtube'a girin. herhangi bir video açın, sanatsal bir video. yorumlardan anlayacaksınız. bir kısım bunun sanat olmadığını söylüyor, diğer kısım ise gerçek sanatın bu olduğunu savunuyor. madem sanat aslında kişiden kişiye göre değişiklik gösteriyor, peki o zaman sadece düşünceden mi ibaret?

aslında sanat, kişiye hitap ediyor diyelim. yani; ben tiyatroya gitmekten zevk alırım fakat sen almayabilirsin öyle değil mi? sana göre sanat bile değildir hatta, bu senin görüşün evet. ama onlara hakaret edemezsin, bu işin ayrı boyutu. onlar orada görevini icra eden kişiler. onlar orada kendilerinin belirttiği şekilde "sanat yapmak" için bulunuyorlar. 

belli bir gruba ayırmak gerekirse, bir şehirdeki tiyatrocular yaptıklarına sanat, tiyatroyu sevmeyenler sanat olmadığını vurguluyor ve sevenler ise bunu yüceltiyor. işi yapanlarla beraber 2-1 olduğunu göre bunun sanat olduğunu söylemek mi gerek?

ilk insandan beri bu tür şeylerle uğraşılıyordu, fakat onlar buna sanat demiyorlardı pek. taşları yonttular kimi tabak yaptı, kimi kaşık, kimi bir tekerlek, kimi heykel. kaşık ve tabak yemek yemeye yarayan bir araç oldu. tekerlek ulaşımı sağlıyor. heykel? ona da sanat dendi işte. ama o zamanlar buna isim bulunamamıştı işte, sonraları bunun sanat olduğu vurgulandı. hayal gücünden çıktığı ileri sürüldü. bana kalırsa hepsi sanat? onlar da bunu hayal gücüyle yaptı değil mi?

heykeli yapan kişi de belki tabağın veya kaşığın sanat olmadığını savunmuştu, ki muhtemelen öyle olmuştur diye düşünüyorum...

evet biraz uzaklara gittik, hatta çok çok uzaklara, bunun farkındayım elbette. sadece sanat ile ilgili küçük bir görüş sunmak istedim. buraya kadar eğer dediklerimi toparlarsak, sanatın belli bir uygarlıkla ilgili değil de belli bir düşünce yapısı ile ilgili olduğu düşüncesine geldik. düşünceler her zaman farklıdır sonuçta değil mi?

şimdi tdk'nın bir diğer tanımı;
 "Bir duygu, tasarı, güzellik vb.nin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık"

ah, ne kadar hoş değil mi. "üstün yaratıcılık". bu tanımı gerçekten sevdim. sanat olması için, burada bize sunulana göre şunlar gerekiyor; "duygu, tasarı, güzellik" ve daha birçok şey...

bunun temelinde de güzellik konulmuş. peki güzellik nedir mesela, her sanat güzel midir? kanlı bir sanat olamaz mı? quentin tarantino ile ilgili yazımı okuduysanız ve ek olarak onun filmlerini izlediyseniz göreceksiniz ki, kanlar içinde bir film var. gerçekten öyle. ama bu filmin veya oradaki sanatın kötü olduğu anlamına gelmiyor. aksine bu adam her filminde hemen hemen birden fazla ödül alıyor. kanlı bir sanat, demek kanın içinde de güzelliği sunabiliyoruz.

sanat nedir sorusuna birden fazla cevap verebiliriz açıkçası, çünkü gerçekten sınırları çok geniş, hatta bir sınır koymak bile yanlış olur. bir ayakkabı tamircisinin yaptığı şeye kadar her şey sanattır, benim bakış açımda bu böyledir, çünkü o orada kendi işini güzellikle sunmak isteyen biri.

sanatın tanımına her ne derseniz deyin? kanlı sahneler, güzeli anlatmak, doğruyu anlatmak, bir sevişme sahnesi vs. herhangi bir şekilde ortaya bir sanat çıkarabilirsiniz. ama ben burada bu küçük yazımı, birkaç sanatsal video ile sonlandıracağım.



mesela bu bir sanatsal devrimdir.


bu da sanatsal bir devrimdir.



ve şahsiyet dizisi de öyle...

3 Ağustos 2017 Perşembe

cem yılmaz YENİ GÖSTERİSİNDE SAÇINI NASIL YAPACAK? ya da


ilk olarak şunu belirteyim etiketlerin arasına can yılmaz'ı de ekledim. olur da yanlışlıkla cem yılmaz'ı aratırkan can yılmaz yazarsınız, yine de bu yazım bir yerlerde görünsün...

sayın cem yılmaz, bu makaleyi ülkem adına yazıyorum. ciddi anlamda ülke olarak gülmeye ihtiyacımız var, kahkahalar eşliğinde gülmeye. diğer gösterilerinizi, evimden korsan olarak izlemiştim. ki ne yalan söyleyeyim, yıllar öncesinde korsan-orijinal kavramını pek bilmiyordum da. doğruya doğru bilmiyordum. ama indirmemiştim bak. gittim bir cd satıcısından bundan yıllar önce 2 YTL'ye almıştım. o yıl YTL vardı yanlış hatırlamıyorsam. 2007 yılındaki gösterinizi öyle yaptım. Sonrasında, fundamentals vardı en son yaptığınız onu da, zamanında sanırım bir yılbaşı gecesi kanal d yayınlamıştı orada izlemiştim. sonrasında zaten kendi kanalınızda paylaştınız. onun dışında kat'iyen internetten herhangi bir kopyasını falan filan izlemedim.

neyse işte ne diyordum. sayın cem yılmaz, gerçekten bu gerekli yani, insanlar bazen bir şeyleri kaldıramaz. ağır gelir. 2018'de yeni filminiz var muhtemelen maddi açıdan zirveye çıkacağınız için yapmazsınız. çünkü yedekte her zaman bir şeyler kalmalı. arif ve 216 var en azından onunla güleceğiz. o para muhtemelen beni ve birçok kişiyi bayağı sene geçindirir de. size ne kadar yeterli olur bilemiyorum. 2023 olmadan bence siz yeni bir gösteri yapın, çok gelir bize. kaldıramayız ciddi anlamda.

benim değinmek istediğim asıl konu şu. cem yılmaz son gösterilerinde genel olarak şu havayı veriyor. bir tat bir doku'da keldi. 2007'de saçı vardı. sonrakinde, fundamentals olan yani, onda da saçı uzundu. bunda da kıvırcık saçla gösteri yapacağını düşünüyorum. sanırım kıvırcık saç ona daha güzel bir hava katabilir. hani ali baba ve yedi cücelerdeki bir saç olabilir belki. hem yakışır da. güzel gider gerçekten. tam bir komedyen havası oluşturabilir sanırım saç şekli itibariyle. 

kısa bir yazı yazmak istedim. merakla bekliyorum yeni gösteriyi...